Dilsiz bir hikaye yaratmak

Bin Yayla Metaforu


Slm


Güzel ve güneşli bir pazar günü.... 
Cihangir'deyim... Kahvaltı sonrası Mojito seramonisindeyim.


Saat 13:45...


Dün yeni bir hikaye geçti elime. Beyaz perdeye uyarlanacak...Hikayede yazarı rahatsız eden bir iki şey var...  


Klasik bir vaka... Hikaye çok konuşuyor. Çok fazla hem de... Başka pek çok yazım türü için uygun lakin sinematografik değil. Daha fazla özgür imge devinimi gerek! Sessizlik, sır, naif ama ölümcül sorular...


Elbette hikaye türü gereği  sinematografik değildir. Bir hikayenin sinematografik olması için öncelikle o hikayenin dilsiz olması ve simgelerle devinmesi gerekir (tabi bu ikisi pek çok özelliklerden biri). Bir çok yapımcı ve yönetmen kolaycı olduklarından ellerine bir senaryo geçtiğinde önce hikayenin kalıplarını sorguluyorlar, ya da hikayeyi dinlediklerinde senaryoymuş gibi ele alıyorlar; twist, pinch, çatışma, sonuç filan...Oysa bunlar farklı dizgelere ait filitrelerdir, ilkelerdir, tekniklerdir. İki farklı dizgeyi tek bir kavramda ele almak için simyacı olmak gerekir, ki maalesef Türkiye'de 3 gerçek simyacı (M, A, C) tanıyorum. İsimlerini elbette verecek değilim. 


Konumuza dönelim: 


Kıssadan hisse çok konuşan bir hikayeden başarılı bir film - eser çıkmaz. Öyleyse öncelikle bu hikayenin içindeki dili çözmeli ve hikayeyi dilsiz bırakmalıyım. Bunun içinse hikayede geçen karakterleri sadece birimlere indirgiyorum (indirgemek). Böylece saf harekete ulaşmayı amaçlıyorum (saf hareket) ve bir hikayenin saf hareketine ulaştığım anda İmge kendini ele verecek. 


Sinemanın Simyası'nda hikayeyi saf hareketinde gözlemlemenin usullerinden ve öneminden bahsetmiştim.


Ki öyle oluyor! İmge henüz saf değil!


(Bugüne kadar rastladığım tüm hikayelerin özünde tek bir Saf İmge buldum. Bakalım bu da aynı çıkacak mı? Tabi ikinci bir İmge daha var, ama henüz onun sınırlarına bile ulaşamadım.)


***


Neyse...


İkinci adımda bu hikayenin imgesini ona yapışmış bulunan simgelerden arındırmalıyım (arındırmak). Ki böylece İmge, saf hale gelebilsin! Saf imge, hikayenin tamamını ele geçirebilir (imgeyi özgürleştirmek). Eğer imge, hikayenin kölesi durumundaysa, çöp, işe yaramaz demeyiz, nerede kölelik varsa zincirlerini kırıp, özgürleşmesini arzu ederiz.  


Ayrıca (bir yandan okuyorum metni) bu hikayede birden fazla ve birbirinden kopup birçok metin var, yazar bu metinleri bilincinin simgesel hezeyanlarıyla birleştirip bir Golem yaratmış anlaşılan, farkına varmadan ve, evet tahmin ettiğin üzere, kontrolden çıkmış bir golem bu ve hikayeyi yönetiyor! Bu yüzden hikayeyi ile ilgli endişeleri var. Çünkü kontrolden çıkan bir metin, gerçekten kötü bir deneyimdir.



Öyleyse üçüncü aşamada Golem'i kontrol atına almalı! 
Buna bakıcam şimdi. 


Peki nasıl?


Belki bunun için de bu Golem'i yaratan, besleyen ve güç veren gizli rizomlara ulaşmalıyım, yazar da bunlardan da bihaber! Rizomlara bağını kestiğim de güçsüz düşecek!


Filmin içine gizlenmiş bir kök-sap


Bu yüzden hikayede şimdi bir imge var, bir de bu imgenin peşinde bir golem! 
Golemi güçsüz düşürecek tuzaklar kurarken, İmgeyi özgürleştirecek yollar arıyorum. Metinlerarası köprüler kuruyorum. Metinlerarası bağlamlar... Köprüler,tuzaklar,  merdivenler, gizli tüneller, balkonlar, hücreler, çukurlar, teraslar...


İmgenin özgürce devinmesi, engelsizce akıp gitmesi için olanaklı kesişmeleri deniyorum. Golem tuzağa düştü. Golem'i çepere zincirledim. Artık Golem, ihtiyaç duyulduğunda hizmet edecek bir semboller bütünü.


İmge, kesişme noktalarında kabuk attı. Bu çok iyi!


Peki bir metinlerarası dizgede merkez neresidir?


Her kesişme! Bravo.... Hayır her kesişme olamaz! Bu daha da bravo! İmgeyi daha arındıran kesişmeler, rizomik kesişmelerdir. Şimdi bir kesişme yakaladım, kız, adama elma uzatıyor. Yakalayabildiğim rizm sayısı, 10. Eğer kesişme İmgeye yeni bir elbise giydiriyorsa deriotik kesişmedir ama bugün deriotik kesişmelere girmeyeceğim.


Rizomik kesişme noktasını tüm metnin merkezi haline getirdiğimde ki bunu rizomlarla (köksaplar) yapabiliyorum. İşte kapı belirdi! Açıl susam açıl! Hikayenin bilinçdışına açılan kapı... Beliriyor. 


Açıldı. Çeper ve merkez aynı yerde... Şimdi bu metinsel Golem'in yaratıldığı kaynaktayım. İmge'nin kendisi bu Golem'e dönüşmüş. 


Burası "Kraliçenin Hayvanat Bahçesi"... Hegel'in deyimiyle burası tinsel hayvanlar ülkesi ve burada herşey dilsiz...


Hikayeyi hastalıklı hale getiren bu birleşmeyi, burada kaynakta çözümledik. İmge, bilincin golmeninden özgür. 


İşte bir metnin kök-saplarına gitmenin en uygun ve en basit yolu, önce hikayedeki örgüyü çözmek ve İmge'yi yalnız bırakmak,sonra o imgenin devindiği uzamı başka uzamlarla birleştirerek, imgenin özgürce devinmesini ve kesişmelerde kabuklanıp kabuklanmadığını veya kabuk atıp atmadığını iyice gözlemlemek, sonra metnin merkezine gidip İmgenin kendini yeniden yaratmasına izin vermek gerekir.



"İmge saflığına ulaştığında tüm hikayeyi ele geçirir."


Benim işim bu!


Sevgiler


KD


Not: İmgeyi yalnız bıraktığında hikaye önce Zona geçirir ve bu yazarı ürkütür, oysa bedende vuku bulan zonada sinir uçlarının dışarı atması gibi, İmge de kök-saplarını dışarı atmaktadır.

Yorumlar

  1. çok iz bırakıyor,
    dönüp dolaşıp kendini burada buluyorsun...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar