Kahramanın ruh göçü


Treatman, imge'nin sezilmesi adına önemlidir. Snopsis treatmandan sonra yazılır. Çünkü snopsis doğrudan imge'nin simgesel halidir. Treatman ikiye ayrılır:

1- öykünün özsel özeti
2- kavramsal şablon
 
Sonraki aşama ise senaryo. Senaryo, kahraman için öngörülen perspektif, onun için dikilen öyküsel elbise demek. Bir öykünün İmge’si ise kahramanda, sorunda, diğer karakterlerde, sahnelerde ve repliklerde öykünün ereği olarak, her birinde kendini onların mührü  (öz biçim) olarak ortaya koyan ideadır. Kahraman yeni-ruh için geçmişle metaforik olarak yüzleşmelidir.

Kahraman kendi bütünlüğüne göç eden ruhu temsil eder. Kahramanın teklifi kabul etmesi, bir anlamda geçmişiyle yüzleşmesidir. Ve başta teklifi kabul etmeyişi aynı zamanda geçmişiyle de yüzleşmek istemeyişidir.

Gaye açıktır: İzleyici filmi izledikten sonra kendi üzerine dönmeli ana tema'da anlatılan modeli, metot olarak hayatına katabilmelidir.
Bunun içinse işitmesi gerekmektedir

Sinema bu yüzden görsel malzeme ile işitsel bir durumsallık yaratabilmelidir.

Hikaye öyle can alıcı sürprizlerle süslenmelidir ki ana tema ve alt hikayelere ilgisiz gibi duran replikler çatışmaları beslemeli izleyiciyi finaldeki altın vuruşa hazırlamalıdır.

O halde altın vuruşu olmayı daha fazla hak eden bir finali olmalıdır hikayemizin… Ne olabilir bu “altın vuruş”? Tüm beklentileri karşılayan ama tahmin edilemez ya da tüm yapıyı alt üst eden bir son! Bu durumda izleyici tüm o ilgisiz repliklerin işitsel bedeline razı gelmenin doyumunu yaşamalı çünkü sinema görsel bir ziyafettir ama işitmeye hitap eder.

Hikayemizde ne tip sürprizler olabilir? Örneğin kahramanımızın sorunu ile paralellik gösteren bir iki vaka ile karşılaşabilir. 
Ayrıca replikler kahramanlarımız hakkında ipuçları vermeli ama hikayenin gizlerini açmamalı, keşfi izleyiciye bırakmalı.

Hikayemizin bir gizi olmalı!

Giz, repliklerde ele verilmemeli. Vakti gelince açılmalı ve izleyici şaşkınlıkla takip etmeli, parçalar arası bağları kendisi kurmalıdır.

İkinci olarak repliklerin ana ve alt çatışma ekseninde ilerleyip ilerlemediği irdelenmeli.

Hikayemizin çatışmaları nelerdir?

1-   Dış çatışma: Ana tema: Kahramanın kendi ile çatışması

2-   İç çatışma: Sub-story: Yan karakterlerden birinin kahraman ile çatışması

Burada tasvir edilen kahraman çok net bir biçimde ideal bir sinema kahramanıdır. Ve sinema kahramanın yolculuğudur. 

İşte tam bu noktada kahramanın ihtiyaç duyduğu şey, hayatını değiştirecek olan bir tekliftir. Ve hikayede bu teklif gecikmemelidir. 


Aslında burada groteks açıdan reankarne ruhun, kahramanın içsel çatışmasına paradoksal bir çözüm getireceği varsayımı yatar, tam da sinematografik bir yorumdur bu ve aynı zamanda sub story'nin çıkmazına bir yanıttır. Bu da aslında finalde iki çıkmazın bir noktada buluşmasına ve çözümüne götürecektir izleyiciyi.

Finalde kahraman değişir, buna mukabil onunla ilişkideki herkes değişmelidir. Ancak bu yolla hikaye dramaturjik açıdan sağlamlaşır.

Dramada özdeşleşim ve katharsis esas olduğundan bu yönüyle klasik kalıpların da hakkını vermiş olur senaryomuz. 

Hikayemizdeki mit, temsil ettikleri bakımından önceki bir proto-tip'tir.

Teklifi ilk geri çevirmesinden hemen sonra kahramanımız yeniden üstesinden gelemediği sorun ile yüzleşmeli ve bu kez, üstesinden gelemediği bu sorunun çözümsüz koşulları onu kaçınılmaz olarak önce reddettiği ilk teklife doğru sürüklemeli.

Kahraman -bu ikinci kez yüzleşme için- teklifi şu 3 nedenden biri koşuluyla içsel olarak kabul etmelidir:

İlk neden: kuşkucu-gerçekçi çatışması

İkinci neden: ideal olana karşı gerçeğin sönük duruşu

Üçüncü neden: Çözemediği iç bölünmesine son çare olarak inanmadığı bir mite kulak vermesi

Artık, kahraman daha önce bilmediği bir yolculuğa çıkmaya hazırdır. Araya bu duruma kendisinin bile inandığı bir iki sahne eklenebilir ya da mevcut bir iki sahne bu yönde beslenebilir.


Kahraman daha da çıkmazlara sürüklenmelidir.

Öte yandan trajedik öğe olan kahramanın karşıt ilkesi bu öyküde kimdir? Tikel düşmanlıklar mı? Tümel bir çatışma mı?

Bu yüzden finalde kahramanımız sadece kendi bütünlüğünü kurmamalı, çevresindekilere de kendi bütünlüklerini kurma vesilesi olmalı, ilham ve cesaret vermelidir.

Bu süreçte kahramanımızın, kendi kimliğinden soyutlandığını ve yeni kimliğine adaptasyon süreci içine girdiğine tanık olmalı izleyici.  Biraz bocalama, sonrasında gelen mutlak güven ama çevresi hala eskidir ve ona eskisi gibi bakmaktadır.

Ayna Yüzleşmesi
Artık o sorunlarıyla yüzleşen biridir.

Finale doğru iki seçenekli bir yol çıkmalı karşısına ve kahraman burada tereddüte düşmeli. İki ben’i vardır çünkü, mevcut beni ve önerile yeni ben’i…  Burada önce mevcut beninin dürtüsüne kulak vermeli ama daha sonra pişman olup yeni ben’i gibi davranmalı, artık O, kendisi değildir.

Tam bu noktada öykünün kendi OPUS MAGNUM'u devreye girer. Yani bir ilk deprem kahramanı bu hale getirmişti ama şimdi yeni biridir, ve bu kez Hayat onu sınayacaktır. Yeni ben’i ne kadar gerçektir? İlk deprem, ikinci kez karşısına bu defa metaforik bir deprem olarak çıkar. Bu deprem ruhsal bir çözülme (ayna yüzleşmesinden hemen sonra) olabilir.

Hikayenin aya yüzleşmesi kendi ile yüzleştiği sahnedir. 

Kahraman bu kez öyle bir eylem yapmalı ki başlangıçtaki hatasını tekrarlamamalı, değiştiğini ve affedilebilir biri olduğunu kanıtlamalıdır. Bu yolla izleyicinin gönlünü de feth edecektir.

(Metaforik deprem: Nasreddin hocaya sormuşlar kıyamet nedir? - büyük mü küçük mü? diye sormuş. Bu ne demek diye sormuşlar? Sevdiğim ölürse küçük deprem, ben ölürsem büyük deprem demiş.)

Ve işte artık kahramanımız, eski adam'ı öldürmüş ve onda yenisi dirilmiştir. Ruh göçü tamamlanmıştır. 

"Aurum Finalis" / Altın Son.

Yorumlar

Popüler Yayınlar