Karlsbad Günlükleri'ne devam...

Sevgili validem,

Uzun zamandır size mektup yazamadığım için öncelikle özür dilerim. Malumunuz devlet işleri vazife yoğunluğu getiriyor, hal böyle olunca gece gündüz bazen 3-4 gün uyumadan ayakta çalışınca sağlıkla ilgili bir kaç sorun hasıl oluyor. Ancak merak edilecek bir şey yok. Emin olunuz. Geçen ay, dayım gibi böbrek ağrısı çekmeye başladım, komutanım da beni Karlsbad'daki kaplıcalara gönderdi. Şu sıralar biraz istirahatteyim anlayacağınız. Bu boşlukta fırsat bulup size yazıyorum, çok mutluyum.

Buraların havası çok iyi geldi. Her gün bir kaç saatimi üzerinize afiyet sıcak sularda geçiriyorum.

Dün yine kaplıcadayken, biz küçükken her arife günü hazırladığınız şekerler geldi aklıma, göz yaşlarıma engel olamadım. Siz bahçeye çıkınca kız kardeşim Makbule ile daha harı ılımadan mutfağa girer, hazırladığınız rengarenk şekerlerden yer, ağzımızı yakardık. Sonra da arka bahçedeki kulübeye saklanır, siz de haylazlığımızı anlar, kısa çöplere buladığınız şekerlerden getirirdiniz. Biz çok mutlu olurduk. Şimdi o eski Ramazanları özler olduk. Acaba hala şeker hazırlayanlar var mıdır? Ah mazi...

Ah validem, çiledar anneciğim,

Sizi çok özledim. Umarım sağlığınız sıhatiniz haliniz vaktiniz yerindedir. Her gün size kavuşmak ve firdevs kokunuzu içime çekmek için Rabbime dua etmekteyim.

Önümüzdeki ay inşallah yaverimi yanınıza göndereceğim, bir ihtiyacınız varsa hepsini halledecek.

Beni merak etmeyin lütfen. Ben iyiyim. Kutsal görevimiz için her daim nöbette ve vakti gelince salahiyetimizin gereği sizin de bize terbiye ettiğiniz gibi bu emaneti hürriyetimiz için seve seve toprağa kendi ellerimizle vereceğiz, ama mukadderat şanlı bir uğurlamayı nasip etsin. Şefkat dolu sesiniz her daim bir melek gibi omuzlarımda. Duanızı eksik etmeyiniz.

Bu arada size bir konuyu daha açmak istiyorum. Burada kaldığım günler içinde bir kadın tanıdım. Evet, size biraz ondan bahsetmek isterim. Hani bize cennetin en güzel ağacını anlatan bir rubai okurdunuz, işte o kadının yüzüne yansıyan cemal de o rubailerdeki gibi

"gözleri nuru ziya
her baktığında kalbin zelzele
kaşları zulkarneyn
her açtığında aklın velvele
saçları kara mercan
dişleri inci
her soluğunda bin can dile"

Şimdi sizi duyar gibiyim, "aman oğlum fazla kaptırma kendini" diye. Gülmeme engel olamadığım için lütfen darılmayın, lakin malumunuz koca koca ordulara hükmetse de sultanlar hangi biri dur diyebilmiş yüreğinin sesine....

Kendisi bir dansçı... Bale yapıyor. Velhasıl, akşamları onu izlemeye gidiyorum, sesi de çok güzel bazen arya okuyor. Sabahlara kadar dinleyebileceğimi sanıyorum. Geçenlerde Puccini'den Tosca'yı okudu, ilk kez dinledim ve ağladım.

Sözlerini dilim döndüğünce sizin için çevireyim:

"Parladı yıldızlar...
ve mis koktu topraklar
gıcırdayan bahçe kapısından
bir ayak sesi geldi
mis kokusuyla
kollarıma düştü
heyecanlandı yüreğim
ve güzelliklerin örtüsü açıldı
ama sonsuza dek kayboluyor şimdi
aşk hayalim
çünkü zaman uçup gidiyor
ve bense ölüyorum
çaresiz!
fakat hayatı hiç bu kadar sevmemiştim!"

Çok sevdim ben bu aryayı ama onun dilinden. Umarım siz de beğenmişsinizdir.

Hanımefendi ile henüz tanışmadık, sadece adını biliyorum, adı Matmazel Christina. Eminim tanıdıkça daha çok seveceğim, ya da bilmiyorum belki hiç bir zaman tanışamayacağız. Kader...

Unutmadım validem, unutur muyum hiç?

Ramazan bayramınızı kutlar, nurlu ellerinizden öper, size bir an önce kavuşmayı dilerim.

Sarı Mustafanız. şimdi ve daima.

**
Karlsbad Günlükleri'nin paralel evrende devamı




Yorumlar

Popüler Yayınlar