Ayn Sin Kaf


İnsan aşık olunca, kalbine bir haller olduğu ortada. Tabi kalp ile yüreği ayırıyorum. Burada kalp, bizim hayattaki duruş kalıbımızın ritmi olan kalp.

Aşk da tam bu ritmle ilgili.

Kimileri için aşk kimyasal bir oyun, kimileri içinse psikolojik bir zaaf. Ancak onun tinsel bir güç olduğuna dair pek az şey yazılıp çizildi.

Ben de bu meseleye, her yazımda yaptığım gibi yine Anadolu irfan geleneğinin nokta-ı nazariyesinden bakarak ele alıyorum.

Aşk ontolojik olduğu kadar teolojik de bir olgu. Aşk, tasavvufa göre kimyamızı da simyamızı da etkileyen ilahi bir Güç… Öyle bir güç ki, bağıntı oluyor, ilişkiyi belirliyor, ruhu besliyor, nefsi büyütüyor, ahlakı eğitiyor ve iki yanlı bir gölge oyununa dönüşüyor aşık ile maşuk. İki uç arasındaki tatlı bir bağ, bir kütle gibi kendi içine çöküyor ve ortaya bir kuyu çıkıyor. Ve işte, sen, o kuyunun içine düşüveriyorsun. Aşka düşmek, fall in love, böyle bir şey!
İçine düşüyorsun!

Ve bu öyle bir kuyu ki düşmenin uçmak olduğunu hissediyorsun. Düşmek, uçmaktır.

Ve kuyunun dibine vardığında bir kulenin terasında buluveriyorsun kendini. Ama unutma, kule de bir kuyudur aslında.

İmdi, nasıl ki enerjiyi, enerji olarak algılayamıyoruz ama onu belirli bir biçim altında gözlemleyebiliyorsak, bu Gücü de iki biçim altında inceleyebiliyoruz: Aşık ve Maşuk.

Aynada gördüm aynımı, aynım benim ayan imiş...


İyi seyirler.
KD

Yorumlar

Popüler Yayınlar