Kitap okudum hayatım değişti
Örnek Okur Örnek Yazar
Bir Ben var, Ben'in İçinde
Umberto Eco, Anlatı Ormanında Altı Gezinti adlı kitabında: "Okur, bir anlatıyı takip ederken metinle öyle ya da böyle işbirliği yapar. En azından yazarın bıraktığı boşlukları kendince doldurur. Böylece örnek okur olma yolunda ilk adımı atar. Anlatı ormanında ilerledikçe yol bir süre sonra çatallanmaya başlar. Artık her adımda bir seçim yapmak zorunludur. Hatta okur, anlatıcının seçimlerini önceden tahmin etme oyununa başlar. Oraya buraya bırakılan ipuçlarını takip ederek kurmacayı çözmeye çalışır. Anlatının dili, tonu, zaman seçimi, olayların gelişim hızı, aslında metne dair her detay bir ipucudur." der.
Örnek okur, ampirik okur değildir Eco’ya göre. Ampirik okur, metni değişik biçimlerde okuyabilir. Çoğu zaman da anlatıyı, kendisinde rastlantısal olarak uyandırdığı tutkuların bir mahfazası gibi kullanır. Ampirik okur, metni yanlış okumaktadır. Neye göre? Yazarın tasarladığı okur kitlesine göre.
Örnek okursa, sadece metinle işbirliğine gidecek kişi değil, ama aynı zamanda yazarın yaratmaya çalıştığı okurdur. “Bir varmış bir yokmuş” diye başlayan bir anlatıyı dinlemeye hazırlanan kişi, bir çocuk veya sağduyunun ötesinde bir hikâyeyi dinlemeye hazır bir kişi... Bunlar ancak örnek dinleyici olabilir.
Anlatı Ormanı |
Yazarın hayatını, tecrübelerini bilmenin onun anlatısına ne katkısı var? Bense okurun yazarı öyle ya da böyle tanımasının anlatıya katkı yerine zararı olduğunu düşünenlerdenim, diyor Eco. Bir yazarın edebiyat dışı hayatı hakkında kimi detayları bildiğimizde oyunun kuralları bozulur. İster istemez anlatıyı değil yazarı okumaya meylederiz.
Eco, yazarı tanımanın metni doğru okumada hiçbir faydası olmadığını söylemekle birlikte, bir metni tekrar tekrar okumanın, hatta titizlikle incelemenin faydalarına değiniyor.
Peki örnek yazar kim? Örnek yazar, metnin yazarı olmadığı gibi, anlatıcı rolündeki kişi de değil. Örnek yazar, eserin arkasında, ötesinde, bizimle bir biçimde konuşan, bizi yanında isteyen bir ses, örnek okur olmaya karar verdiğimizde duymaya başladığımız talimatlar bütünüdür.
Anlatı ormanında dolaşmanın tek bir yolu olmadığı gibi tek bir düzlemi de yok. En basitinden birinci düzlemdeki okur, öykünün nasıl sona ereceğini bilmek ister. Hikâyenin nasıl sona ereceğini anlamak için metni bir kez okumak yeter. Örnek yazarı tanımak için ise aynı metni defalarca okumak gerekir.
Ormanda Oyalanmak
Oyalanmaktan bahsederken tabii ki Proust örneğiyle girer konuya Umberto Eco.
Ormana gezmek için gidilir. Oyalanmaktan, ağaçlar arasında süzülerek ağaçsız alanlar üzerindeki ışığı gözlemekten, karayosunlarını, mantarları, bitki ve çiçekleri incelemekten zevk almak gerekir. Oyalanmak vakit kaybetmek anlamına gelmez, çoğu zaman bir karar almadan önce düşünmek amacıyla oyalanır insan. Hatta hiçbir amaç olmaksızın, kimi zaman doğru yolu kaybetmenin zevkini yaşamak için de dolaşmak mümkün.
Ortaya bir merak unsuru koyup sonra okuru başka mecralarda dolaştırmak ucuz bir hile olarak görülebilir. Ancak, suspense, sadece ucuz romanların ve ticari filmlerin tipik özelliği değildir, okur açısından, okumanın tutkulu bir yönünü oluşturur. Bu bakımdan oyalamacanın ne şekilde kullanıldığı önemli.
Oyalamanın işlevlerinden biri de hikâyenin etkisini artırmaktır. Bekleyiş yeterince uzun, spazm gerektiği ölçüde gerçekleştiğinde katharsis daha güçlü gerçekleşir.
Oyalamak ve oyalanmak, zaman unsurunu farklı şekillerde kullanmak, yazar ve okurun oynadığı oyunun en eğlenceli öğelerinden biri olarak çıkar karşımıza. Anlatı zamanı ve okuma zamanı bir olmadığı gibi, hikâyenin akış zamanı da kurguya göre ileri veya geri taşınabilir.
Kurmacanın Büyüsü
Eco’nun dediği gibi: "Anlatısal bir evrende, o evrenin bir anlam oluşturduğunu, onun kökeni olarak ve okuma yönergelerinin bütünü olarak onun arkasında yetki sahibi bir varlık olduğunu kesin olarak biliriz. Dolayısıyla örnek yazar araştırması, bir başka imgenin araştırılmasıdır."
İyi seyirlerKD
Bu makaleyi beğendiyseniz aşağıdaki makaleleri de beğenebilirsiniz:
Yorumlar
Yorum Gönder