Beden dili bitti! Dilin bedeni var artık!
Örnek izleyiciye adım adım...
Anadolu kadım bilgelik kültüründeki sözel-simgesel İrfan geleneğini iletişim
düzleminde ele alırken kendini ve hayatı yeniden yorumlayan örnek izleyiciyi
hedefliyorum. Dekomünikasyon (iletisapması, iletibozumu ya da iletisökümü) adını
verdiğim bu yöntem, yaşamı film gibi izleyen öznenin bilinçli ve amaçlı bir
biçimde ona katılarak, ondaki verili veya deneyimsel düzeni iletişimsizlik
noktasına çekip, arı tam algı noktasında kendini ve böylelikle dünyayı yeniden
üretmesine dayanıyor.
Dekomünikasyon: Türkçesi
"İletişim-Bozumu" ama kısaca ben iletibozumu diyeceğim -söküm, sapma, yıkım ve bozum terimleri arasından ben
bozum sözcüğünü tercih ediyorum çünkü bozum, ikili bir mana taşıyor; bozulma,
bozgun ve hasat ya da taşma), Habermass'ın İletişim felsefesinde kapsamlı bir
şekilde çözümlediği dilin medyatik ve bütünsel dinamik yapısının Sinemanın simyevi
devrimi ile kırıldığını, bozunuma uğradığını ve saptığını, yıkıldığını ya da
bilinçlerin en iç ruhsal derinliklerinde söküme uğradığını; hatta giderek bu
sapmadan yeni bir mana anlayışına doğru yeni süreçlerin ve anlamların
açımlandığını gözlemiyorum uzun zamandır. Buna etki eden şeyin de
devrimsel bir nitelik taşıdığını düşünüyorum. Bu kıymetli şey “Sinema” olabilir
mi? Çünkü sinema öyle bir devrimdir ki giderek örnek-izleyici modelinin
oluşumu için kurmaca-gerçek bir mabed yaratmıştır insanlığa... Öyle kurmaca bir mabed ki o denli de koruyucu ve sağlam. Sinemanın
devrimi bu yüzden bir tür tinsel direniştir, pornografiden politik
kaydırmalara, tüm türlerde dünyadaki özneyi
kendinden kendi-başkasına tanık etmeyi başarmıştır. Örnek-izleyici diyorum bu özneye.
Beden dili artık dilin bedenine dönüşmektedir. Bu durum aynı zamanda mutlak olanın göreli
olanı merkezine almasıdır. Artık öyle bir merkez vardır ki kendinde varlıktır ve görelilik burada kendi mutlaklığını saltık yokluk olarak ilan eder. Böylece
tanıklık (şehadet) tamamlanır ve dönüşüm başlar; bir dönüşüm ki bu kelimenin tam anlamıyla varlığın kendinden kendine dönüşümüdür. Kendini öven insan şuurundan kendini insanlıkla birlikte rezil eden şuura...
Ve böylece 4. evresinde ekmel olur Tin, ekmeleddin'den ekmelettin'e geçilir.
Evrelere göz atalım:
1. evre: kral
2. evre: kraliçe
3. evre: şövalye
4. evre: soytarı
5. evre: bilge
Bu evrelerin kendi aralarındaki ilişkiyi merak ediyorsan bu kapıdan içeri gir.
Ve böylece 4. evresinde ekmel olur Tin, ekmeleddin'den ekmelettin'e geçilir.
Evrelere göz atalım:
1. evre: kral
2. evre: kraliçe
3. evre: şövalye
4. evre: soytarı
5. evre: bilge
Bu evrelerin kendi aralarındaki ilişkiyi merak ediyorsan bu kapıdan içeri gir.
hoş geldin...
YanıtlaSilDilin bedeni ile ilgili şunu söyleyebilirim; yani dil, mabettir ve örneğin "sinemanın dili" dediğim de gündelik ve aşina olduğum sözcüklerden oluşmuş bir gerçekötesi dünyanın dilinden söz etmiş olurum. Öyle bir dünya ki orada örneğin "seni seviyorum" demek, sevmenin en dolaysız haliye arı bağıntıdaki tinin pekinliği ile söylenir. Velevki saray da, ev de taştan yapılmadır ama saraya görkemini veren gerçekötesi anlamıdır: Burada tanrılar yaşar! çünkü orada "taşlar bile tin tin diye haykırır!"
YanıtlaSil