İmgesel Düzenek


Görünen ve görünmeyene bölünen karakter...


Tüm senaryoyu bir düzenek gibi düşünmelisin. Bu düzeneğin bir başlangıcı ve pek tabii ki bir sonu var ama bir düzenekte söz konusu yapılar değil devinimlerdir. Öyleyse senaryonda da yapı değil, devinimsel düzenek önem kazanır. Ve başlangıcı her hangi bir kıpı yapabilir.


Özgürlük zorunludur.

Her yolculuk imgeseldir ve her imgesellik bir deneyimdir. Ama bir çoğumuz imgesel yolculuk dendiğinde, edimsel yolculuktan ayrı, daha soyut veya öznel bir olgudan söz edildiğini düşünür, onu kendinde ve kendi için birliğinde göremez. Bunu ayırt etmek aslında naiflik derecesinde yalındır: Her yolculuk bir beklenti ve düzenek üzerine kuruludur. Her beklenti ve düzenek ise sanıldığının aksine ne salt öznel ne de salt nesneldir. Bir göstergedir ki özne de nesne de onda belirir. Örneğin ben bir masayı ittiğimde masa ilerler ama o ilerleyişe aynı zamanda masanın direnci de eşlik eder ve aslında masanın ilerleyişi sadece benim itmemle değil ama itmeme karşın masanın itmeme gösterdiği direnci ile de belirlenir ve masanın dirençsiz kısmının özgür bırakmasıyla itme tamam olur...

Yani ayın karanlık yüzünü düşün, özgür olan taraf orasıdır geceleri...

Bu durumda bir yolculukta itici özne nedir? O özneye direnen şey nedir? Bu ikisinin savaşında karanlıkta kalan taraf nedir?

Bütün bu hendese ilmi, bize yolculuğun başlı başına bir imge hareketi olduğunu gösterir. Örneğin benim bir yerden kalkıp başka bir yere yolculuğum başlı başına imgeseldir. Edimsel olmayıp da sadece düşümde bir yolculuğa çıkarsam şunu sorarım kendime: Gerçekten düşümde mi çıktım bu yolculuğa yoksa çıktığım yolculuğu düşledim mi? İşte ikisi arasında şöyle bir fark var: İkincisinde kendimi bir yolculukta hayal ederim ama ilkinde kendimi hayalin derinliklerine doğru bir yolculukta bulurum. 

İlkini yaşayanlar kahramanlardır.


Ve kahramanın sonsuz yolculuğu vardır.


KD



Yorumlar

Popüler Yayınlar