Filmin zaman-basıncı



Zaman-basıncı kendini bir film içinde nasıl hissettirmektedir? Tarkovsky’yi Deleuze’ci bir tarzla yorumlamak gerekirse, zaman, ekrandaki optik ve ses durumları ötesine geçen önemli ve gerçekle dolu bir şeyin hissi varolduğunda materyalleşmektedir. Tarkovskynin “yaşamın işaretçileri" diye adlandırdığı, ekranda gösterilen sessel-görüntüsel olaylar, sadece imajın sonsuzluğunun elektromanyetik kuramda ışık dalgasının potansiyeli sadece sonsuzlukta sıfır haline gelmektedir) ötesine uzanan bir şeyin materyal göstergeleridir. 

Yayılmanın prensibi basınçtır.

Böylece gerçek olan bir film kendi ses-imgelerinin sınırlarının ötesine uzayarak, bilinçli bir şekilde film yapımcısı (ve senarist) tarafından oraya koyulandan daha fazla düşünce, fikir yaratmaktadır. Bunu filmde, karenin uçlarından öteye ak(an zaman-dalgalarını kaydederek yapmaktadır; ve zamanın ikili doğası gibi (parçacık-dalga), Tarkovsky’ci sinemadaki dominant faktör, içinde, gerçek filmin zaman içinde ancak ve ancak zamanın filmin içinde yaşadığı durumda yaşadığı iki-yollu ya da ikili bir süreçtir. Bir ‘gerçek’ film yaşayan bir organizma gibidir çünkü düzenleme safhasını geçtikten sonra form ve anlam bakımından büyümekte, kendini yazarın niyet ile bağlarını koparmakta ve tıpkı gerçek hayattaki o özgün ve kıymetli anlar gibi kendisinin ayrı olarak kişiselleştirilmiş yollarla deneyimlenmesine ve yorumlanmasına izin vermektedir.

Bu modern sinemada radikal bir harekettir çünkü filmi onu yaratan yazarın sınırlamalarından özgür bırakarak, filmin zamanda kendi başına yaşamasına izin vermektedir. (Alıntı: Felsefenin Düşüşü, Sinemanın Yükselişi)

Yorumlar

Popüler Yayınlar